28 Mayıs 2010 Cuma

yumurta ve popo arasındaki ilişkiye ve de tümevarımsal yöntemlere dair kişisel dışavurumlar...

atalarımız demiş ki bugünün işini yarına bırakma...ben buna bütünüyle karşıyım ve de haklı nedenlerim olduğunu kişisel tarihimden örneklemeler yaparak size de kanıtlama arzusundayım...ayrıca bu yazıda tümevarım yöntemini kullanarak aslında hiçbir fikriniz olmayan konularda nasıl bir otorite gibi görünebileceğinizin ipuçlarını da elimden geldiğince aktarmaya çalışacağım sevgili izleyenlerim :)

tüm eğitim hayatım boyunca asla bir sınava bir hafta öncesinden çalışmaya başlamadım, başlayamadım...hep 1- 2 saat kalana dek bekleyip gerekli bilgileri beynime huniden akıtma yöntemiyle muzaffer oldum...

mesela üniversite sınavı...ilk sene ailemi dehşete düşüren bir hayat görüşüne sahiptim " lise son 1 kere yaşanır, üniversite sınavı ise her sene var"...ki hala bu görüşümün arkasındayım...bu muhteşen fikirden yola çıkarak süper bir lise son hayatı yaşamıştım sonuç olarak elbette o sene üniversiteli olamadım ama o arada yaptığım bodrum kaçamağı benim için tüm üniversitelere bedeldi...

sıra geldi o senenin ertesine...üniversite sınavına tekrar değil :) ilk kez hazırlanmaya başladım ama kurs başladı eylülde sınav taaa haziranda...olmaz olamaz...bu kadar erken çalışırsam hazirana hiçbirşey hatırlayamazdım ki...mayıs ayına kadar süper bi hayat yaşadım...okul bitmişti ve tek zorunluluğum dersaneye gitmekti daha ne olsundu ki :)...mayıs ayı gibi başladım çalışmaya...hatta sınavdan bi önceki gece bile kuzenimden matematik dersi aldım...sonuç ne mi oldu...10 sene hayalini kurduum üniversiteye ve de 10 sene hayalini kurduum bölüme hoooop diye konuverdim...

şimdi biraz daha geriye gidelim...gelelim ortaokula...birazdan okuyacaklarınız tümevarım yönteminin hayatımı nasıl etkilediğine dair minik örneklemeler olacaktır...bir de tabii bu örneklemeler birşeyi istiyorsanız ama o konuda hiçbir bilginiz veya eğitiminiz veya hazırlığınız yoksa bile o istediğiniz şeye nasıl sahip olacağınız konusunda da sizi aydınlatacaktır...

bir gün sınıfta otururken okulda bir öğrencinin yazdığı oyunun oynanacağı haberi dalga dalga yayıldı...hırslandım...kıskandım..bilendim...benim oyunum oynanmalıydıııı fakat ufak bir sorun vardı ki halihazırda yazdığım herhangi bir eser bulunmamaktaydı..neyse öğretmenimiz geldi ve beklenen soruyu sordu..."evlatlarım yavrularım genç meşalelerim...okulumuz bir öğrencimizin yazdığı oyunu sergileme kararı aldı,hanginizin böyle bir oyunu var miniciklerim?"...etraf tıs..pıs..sus ve de pus...çıt çıkmıyor...o sırada göğe doğru bir parmak yükseldi ve ben birden kendimi ayakta buluverdim..."öğretmenim öğretmenim" dedim "elimde tam da istediğiniz gibi bir oyun var"...öğretmen gururla gözlerimin içine baktı ve ah evladım nedir oyunun adı dedi...bence de..neydi ki oyunumun adı sahtekarlıktı :) ama diyemedim ve "oyunumun adı - neden olduunu bugün bile anlayamadığım halde- anneannemin düğünü diye atıverdim..."peki çocuğum yarın oyunu getirde bi prova edelim" diyivermez mi o zamanlar gözüme 30 yaşında olduğu için accaip yaşlı gelen öğretmenim...o gün eve gittim ve moliere edasıyla tamamen salladığım başlığa uygun atmasyon oyunumu yazıverdim...yani ne mi yaptım TÜMEVARDIM :)pekiiii sonuç ne mi oldu elbette zafer... :)zaten sonu hüsran olan bi hikayeyi bu kadar uzun uzadıya niye yazıyım ki manyak mıyım ben?


şimdi aklıma geldi...ilkokuldayken 23 nisan gösterileri için okulda fellik fellik kafkas oynamayı bilen çocuklar aranıyordu...ben kimmmmm kafkas oynamak kiiiimmm ama işin ucunda gösterinin parçası olmak vardı ve show must go on du...artık durdurulamazdım...attım kendimi ortalığa ben kafkas oynamayı biliyorum diye feryat ettim...sıra geldi denemelere...bilerek sıranın biraz gerisinde durdum ve benden önce oynayanları bir cerrah dikkatiyle gözlemledim...sıra bana geldiğinde performansıma ben bile şaşırdım sanki bir anda içime küçük bir kafkas kızı girivermişti...sonuç mu...tabii ki stadyumda gösterideydim... :)

yazmaktan sıkıldım...o yüzden BİTTİ :)

27 Mayıs 2010 Perşembe

merak ettiklerim...kendime notlarım...hayallerim...takdir ettiklerim...sevdiklerim...nefret ettiklerim...vs...

1) magazin eklerine birçok bayan "kadınlığımın farkına 30 dan sonra vardım" demecini verirlerdi de ne demek istediklerini pek anlamazdım...ta ki ben de 30 olana kadar...şimdi her sabah sadece kremlenmem yarım saat sürüyooooo :))))

2) bi gece tüm fendi mağazalarına merdiven dayayıp başına "kadının" kelimesini eklemek istiyorum...

3) bence laf atmanın bile bi raconu olmalı..."arabası kırmızı saçı sarı " diyerek şahit olduum en taraftar lafı atan memleketimin güzide krosuna teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyorum :))

4) Nice karmaşık ilişkiler gördüm,gelgelelim 'Penceresi Cam Cama' türküsündeki şarkıcı-amca-amca kızı-muallim bağlantısını çözemedim bi türlü...

5) bazen araba kulllanırken şeridin tıkandıını görürüm...ilerledikçe karşı yönden o tıkanık noktaya doğru şen şakrak giden ve hiç bişeyden haberi olmayan insanlar dikkatimi çeker...ve derim ki "bak benim geçmişim bazı insanların geleceği"...bana sorarsnız tecrübe de bööle bişi...bazılarının gitmeye can attığı yolların durumunu önceden bilip, müstehzi bi gülüş takınıp o yollardan geçmiş olmanın ferahlığıııı....

6) bi önceki arabam düz vitesti ve 6 ileri olduunu arabayı kullanmaya başladıktan takriben 4 ay sonra falan farkettim...şimdi ki arabam ise otomatik vites ve fakat bu sabah yaklaşık 30 dk arabada debriyaj aradım...ya biri aklımı başıma getirsin ya da türk polisi beni bi müddet trafikten men etsin....

7) en vazgeçemem dediğiniz şey 1 güzel güneşli günde değişebilir...heraklit baba ne demiş..."her şey değişip akmada, bu hal beni hayran bırakmada..." :)))

8) hindistan da tuvaletten çok cep telefonu varmış...affınıza sığınarak söylüyorum ama bu teknolojinin b.kunu çıkarmak diil de nedir....sekürü...sekürüüüüü :)))

9) Allah kimseyi hastaneye düşürmesin...fakat konu bu diil...dikkat, eğer 30 yaşında ve bekarsanız yattıınız odanın sağ ve sol tarafında kimler kalıcak iyice kontrol edin.eğer etmezseniz ve benim başıma geldii gibi her iki tarafta da doğum varsa gelene gidene "benim işim hem kocam hem de çocuum gibi , hatta o kadar ki arada içimden emzirmek geliyo" gibi saçmalamak zorunda kalırsınız... :)

10) Burdan tüm Acıbadem Maslak yetkililerine sesleniyorum...hastaları bu kadar erken uyandirirsaniz bı yere varamazsınız kanımca :))

11) üreten susarsa türkiye susar temalı günde 1000 kere gösterilen iğrenç sessiz reklama her denk geldiimde televizyonum bozuldu zannedip çeyrek kalp krizi geçiriyosam ben tam bi televizyon çocuğuyumdur ve doğru işte çalışıyorumdur....

12) acaba sifon çekmeyen insan evlatlarının derininde bir sanatçı duyarlılığı yatıyo olabilir mi....yarattıkları eseri kendi elleriyle evrenin derinliklerine gönderememe duygusu mudur onları engelleyen?

13) Siz siz olun yatmadan önce schindler's list i seyretmeyin bütün gece Naziler kovaladı, hayır bileydim ocean's 11 i izlerdim ekip saglamdi kactiima değerdi :)

14) köprünün orta yerinde benzin dibe vurmuşken düşünebildiin tek şey bunu statüne yazmaksa sosyal teşhirciliini sorgulamanın tam zamanıdır :))))

15) halis toprak bugün gelsin evlenirim...zaten bi gün herkes toprak olmıcak mı?????

16) eğer cmt. akşamı çalışacaksan kulağına cep herkülü naim'in rekor kırdıı ağırlıkta küpeler takmamalıymışsın...bu da sizin kulağınıza küpe olsuuunnn :)))

17) iki adet aklı basında kariyer sahibi genc bayan bı cmt öğleden sonrası falciya yaldir yaldir gidiyosa suçlu egitim sistemi diil kadir kiymet bilmeyen hoduklerdir :))

18) bi yaşa kadar eve girmemek için 40 takla atarsın,bi yaştan sonra kapağı eve atabilmek için dua edersin..bi yaşa kadar I know what it is to be young dersin,bi yaştan sonra but u don't know what it is to be old dersin..bi yaşa kadar gece de 3-4 mekan gezersin,bi yaştan sonra geceleri evde 3-4 yerde uyuklarsın ve en acısı...bi yaşa kadar beyaz gelinlik giymek ananın ak sütü gibi helalken bi yaştan sonra anca döpiyesle evlenirsin

19) ne varsa eskilerde var lafı çok yanlış bi genelleme...mesela eski bi şarkı veya eski kıymetli bi halı için geçerli ama peki ya eski kaşarlara ne demeli... :)))

20) iki gram bisey yağınca neden trafiğin birbirine girdiini sormaktan vazgeç bu soruyu da evrenin bilinmezleriyle aynı dosyaya koyup rafa kaldır

21) saçına fön çektirip,arabanı yıkatıp,topuklu giydiysen yağmur yağmazsa şaşır....

22) geç yatıp erken kalkarsan kimseye yasım aslında 27 diye yutturamazsin :)))

23) çocuklarımın isimleri nihayet belli oldu....şiraz,kiraz ve biraz.... :))))

zıtlıklar komedyası

benim hiç mektup arkadaşım olmadı....hiç günlüğüm olmadı...çocukluğumda, belimin ince belli çay bardağı ! kıvamında olduğu ve de başımda kavak yellerinin estiği yıllarda dahi uzun uzun mektuplar döşenmekten hep nefret ettim...maymundan geldim ve de maymun iştahlıyım...konsantrasyon sorunum var...kafamın içinde dolaşan tilki sayısını tam olarak ben bile bilemem...aşk ihtiras ve şehvet dolu romanlar hariç hep gözgezdiren oldum...

zaten herşey bu noktada ters gitmeye başladı....
üniversite eğitimimi sınavlarında sayfalarca yazı yazmak zorunluluğu olan bir bölümde tamamladım...ve aslında 1 cümleyi 83 değişik şekilde söyleme sanatını edindim bu meşakkatli yolculukta....


sıra geldi her hayırlı Türk evladı gibi iş bulmaya...bankacı mı ııh...denetçi mi ııh...hostes mi ııh..manken mi ııh...derken tamamen tesadüfler silsilesi bir yöntemle editör oldum...gençtim, güzeldim, kendime göre havalıydım ama heyhat istenmeyen ot burnunun dibinde biter misali bu sefer de hayatımı yazarak kazanmaktı kaderim...kaderimse çekerim dedim boynumu eğiverdim...


seneler seneleri kovaladı...mevsimler döndü dolaştı...aslında ben facebook ta kurduğum iki satırlık cümlelerle mutlu mesut yaşarken içimdeki terazi 1 kere daha uyandı ve artık bir blog sahibi olmam gerektiğini fısıldadı bana...

işte bu benim blog'um...ve kuvvetle muhtemel bu yazı buradaki en uzun yazı olarak tarihteki yerini ilelebet koruyacaktır...bu yazı beni takip etme şerefini bana bahşedecek olanlara bir tür erken uyarı sistemidir aslında..benden büyük cümleler, derin analizler, kavramsal çıkarımlar ve metodik irdelemeler bekleyenler bu sayfaları bi daha açmamak üzere kapatsın....

bu sayfalarda içimdeki, carrie'yi , batılıyı, doğuluyu, iyimseri, huysuzu, tembeli , şımarığı, müşkülpesenti, yardımseveri, ayakkabı fetişistini, prenses kompleksini ve çocuksuz anneyi ortaya çıkaracak olmak beni şimdiden heyecanlandırsa da bloglarımın gün be gün kısalmasına hepinizle birlikte ben de seyirci kalacağım...
size keyifli okumalar...ama ben olsam bu kadar uzun bi yazıyı hayatta okumam :)